9 Temmuz 2010 Cuma

2010 Dünya Kupası Finali : İspanya - Hollanda



Hollanda milli takıımı Yarı Finalde Uruguay'yı yenerek 32 yıl aradan sonra sonunda finale adını yazdırmayı başardı.Daha kontrollü bir futbol ortaya koyarak eleştirilere neden olan Hollanda, geride kalan 6 maçınıda kazanıp finale yükselerek heralde bu eleştirilere en iyi cevabı vermiş olsa gerek.

Oynadıkları düşük tempo ile bazen oyunu soğutabiliyorlar ancak Robben, Sneijder, Kuyt gibi isimler oyunu bir anda hızlandırıp izleyenleri heyecanlandırabiliyor.Bugün özellikle ilk yarıda çok düşük bir tempo vardı ve ilk başlarda bir yarı final heyecanı yaşayamadık.Ancak savunmanın soluında yer alan 35 yaşındaki van Bronckhorst attığı muhteşem golle bir anda maça hareket kazandırdı.Bu golü gördükten sonra aklıma ilk olarak Galatasaray'da Hagi'nin Monaco'ya attığı gol geldi.İkiside hemen hemen aynı mesafeden ve aynı köşeye doğru yapılan vuruşlarla gelmişti.

Hollanda tabiki öne geçtikten sonra oyunu kontrolünde tutma sistemine geçip daha çok savunmaya önem vermeye başladı. Bu dakikalarda Uruguay tabiki kaybedecek birşeyi olmadığı için rakibinin üstüne gitmeye başladı ancak ilerde Suarez'in yokluğunu çok hissettiler. Cavani çok mücadeleciydi ancak Hollanda kalesinde bir tehlike yaratamadı. Forlan'nında daha çok orta alana gelip top alması ve oyunu yönetmesi Hollanda savunmasını biraz olsun rahatlattı. Ancak Uruguay, ortada tehlikeli bir atak yokken bile Forlan'nın akıl dolu muhteşem vuruşuyla beraberliği yakalayarak oyuna dengeyi getirdi. Bu golle Uruguay'ın direnci arttı ve ilk yarının geriye kalan dakikalarında kalesinde önemli bir tehlike yaşamadılar.

Karşılaşmanın ikinci yarısında daha iyi başlayan taraf Uruguay oldu ve Hollanda kalecisi Stekelenburg'un hatasında önemli bir fırsat yakaladılar ancak golü atan van Bronckhorst bu kez golü önleyen isimdi. Her zaman belirttiğim gibi Hollanda'nın müthiş bir orta sahası var, çok yetenekli hücum oyuncuları var, çok tecrubeli savunma oyuncuları var ancak kaledeki Stekelenburg bana hiçbir zaman güven veren bir kaleci olmadı. Forlan'nın şutunu çıkarabilirdi çok uzun boylu bir kaleci ve top çokta uzağına gitmedi. Savunmanın bire bir olduğu pozisyonda top çapraz mesafede olmasına rağmen kalesini terk ederek Uruguay'lıları heyecanlandırdı. Asla van der Saar'ın yerini doldurabilecek bir isim değil bana göre

Hollanda, Uruguay'ın ikinci yarının başındaki baskılı futbolunu önledikten sonra oyunu tekrar kendi kontrolüne aldı ve maç boyuncada hiç bırakmadı. Uruguay sürekli Hollanda'ya direndi direndi ancak Sneijder tartışmalara yol açabilecek bir pozisyonda sahneye çıktı ve kupadaki 5. golünü atarak Villa'nın yarıştaki ortağı oldu.Bu golden sonra Uruguay'ın direnci kayboldu tabi. Kısa bir süre sonra öne geçmenin verdiği morelleri ataklarını sıklaştırıp rahatlamak isteyen Hollanda, ilk yarıda sahada görünmeyen ancak ikinci yarıda çok başarılı bir performans sergileyen Robben'nin şık kafa golüyle skoru 3-1 yaptı ve rahatladı. Son mağlubiyetini 2008 Eylül'de Avustralya'ya karşı alan Hollanda, Uruguay karşısında elde ettiği zaferle rekor yenilmezlik serisini 25'e çıkarttı. Hollanda bu maçlardan 20'sini kazanırken 5'inde berabere kaldı.2010 Dünya Kupası'ndaki tüm maçlarını kazanan tek takım olan Hollanda, 1974 ve 1978'den sonra tarihinde 3. kez Dünya Kupası'nda finale kaldı. Portakallar, daha önceki finallerde Almanya ve Arjantin'e boyun eğmişti.




1970'lı yıllarda  Rinus Michels önderliğinde Total Futbol'un en iyisiydi Hollanda . Rinus Michels  savunma, ortasaha ve forvet hattındaki oyuncuların organize bir biçimde çalışmalarını ve oyunun her alanında mücadele etmelerini sağlıyordu. 1974 yılında final oynayan Hollanda'nın başarısında kuşkusuz akıl almaz çalım yeteneği ve tekniğiyle milyonların gönlünde taht kura Johan Cruyff'un payı büyüktü.Devrim yaratan hücum anlayışı defansif Brezilya'yı gözden düşürür ve gönüllerin şampiyonu ilan edilirlerdi.Finale kadar 14 gol atıp sadece bir gol yiyen Hollanda, Arjantin ve Brezilya gibi favorileri turnuvanın dışına itmeyi başarmıştı.Finalde Batı Almanya karşısında ı Johan Neeskens 'in golüyle öne geçmelerine rağmen, Batı Almanya Paul Breitner ile dengeyi yakalayıp  Gerd Müller ile galibiyet golünü bularak kupaya uzanmıştı.

1978 Dünya kupasında ise  Michels ve Cruyff'un yer almadığı turnuvada, Pek çok oyuncu da faşist Videla cuntasının yönetimi protesto etmek amacıyla turnuvaya katılmayı reddeder.  Efsanevi Avusturyalı teknik adam Ernst Happel'in önderliğinde finale yürüyen Hollanda, dört yıl önceki senaryo ile karşı karşıya kalır ve finalde tutkulu, coşkulu bir kalabalığın desteğiyle sahaya çıkan Arjantin, 37'de Kempes ile öne geçer. Beraberlik golü için 87'ye kadar bekleyen Hollanda, oyuna sonradan giren Nanninga'nın golüyle eşitliğ yakalar. Ancak taraftar desteğini arkasına alan Arjantin, Kempes ve Bertoni ile iki gol daha bulur ve şampiyonluğun sahibi olur. Total Futbol, bir kez daha kaybetmiştir...

Sene 2010.. Hollanda aynı senaryoyu bir kez daha yaşamak istemiyor ve İspanya'yı yenerek ilk kez DÜnya Şampiyonu Olmak istiyor. Her ne kadar mevcut kadroda eskisi kadar kudretli yıldızlar bulunmasa da daha uyumlu bir takım oldukları ortada. Dirk Kuyt gibi bir savaşçıya, Wesley Sneijder ve Arjen Robben gibi futbol topuna sanatsal dokunuşlar usta ayaklara sahipler. Beklentileri bu kadar yükseltmişken bu zaferi kupayla taçlandırmak zorunda oldukları ortada.

Hollanda Milli Takımı formasıyla 1974 Dünya Kupası'nda final oynayan efsanevi isim Johan Cruyff, 2010 Dünya Kupası finalinde İspanya'yı Hollanda karşısında favori gördüğünü açıkladı.El Periodico gazetesindeki köşesinden finali değerlendiren Cruyff, "Dün akşam İspanya'nın futbolu güçlü bir Almanya'yı darmadağın etti. Barcelona'nın bir kopyası olan İspanya, sistemini pozitif oynamak ve keyif almak üzerine kurdu. Finalde bu oyun tarzını sürdürürlerse kazanan taraf olacaklarına inanıyorum" ifadelerini kullandı.

Yarı Finalde Almanya ile karşılaşan İspanya ise hak ettiği bir galibiyet aldı. Maç başından sonuna kadar topu rakibe vermeyen, ön alanda basan, Almanya'ya nefes aldırmayan bir İspanya izledik. Geride kalan maçlarda yüksek gol yüzdesiyle oynayan Almanlar, İspanya kalesine 90 dakika boyunca sadece 3 şut atabildi.

Orta alandaki İspanya'nın büyük üstünlüğü Almanya'nın tüm hücum varyasyonlarını engelledi ve tehlike yaratma fırsatı vermedi.Müller'in yokluğunda Mesut, Podolski , Schweinsteiger , Klose gibi hücum oyuncuları en büyük kozuydu Almanların ancak bu isimler sahada varlık gösteremedi. Zaman zaman ileriye çıkışlarıyla tehlike yaratabilen kaptan Lahm, İspanya'nın sürekli topu kontrolünde tutması ve oyunu Almanya yarı sahasına yıkmasından dolayı ileriye çıkamadı ve hücuma katkı sağlayamadı.Özellikle Torres'in yerine Pedro'yu tercih etmesinin bir faydasınıda bu noktada Gördü Del Bosque. Pedro, Lahm'ın kanadını çok iyi kapattı ve zaman zaman kontra ataklarda dahi çıkmasına izin vermedi. Del Bosque yerinde değişiklikler yaparak oyundaki dengeyi bozmadı. Sadece Pedro-Silva değişikliğini gereksiz buluyorum. Kuşkusuz taktiksel bir değişiklik değildi o ; Pedro'ya Torres ile ikiye bir kaldıkları pozisyonu harcamasından dolayı sinirlenmiş olmalı ve onu bu şekilde cezalandırdı.

Final maçında Fernando Torres'i ilk 11'de başlatmayı düşünen Del Bosque, "Final maçında kadroda fazla değişiklik yapmayı düşünmüyorum. Değişim iyi sonuç vermiyor. Fernando Torres'i final maçında ilk 11'de düşünüyorum. Zaten kendisine 5 maçta görev verdim. Ona inanıyor ve güveniyorum" şeklinde konuştu.

Tarih yazmaya yalnızca bir adım kaldığının altını çizen kupanın gol kralı ise Villa, "Artık kupaya 90 dakika kadar uzağız. Buraya kadar gelebilmek gerçekten çok zordu ancak biz bunu hak ettik. Avrupa şampiyonu olduğumuzdan beri çok iyi çalıştık. Şimdi sıra Hollanda'da. Dünyanın en iyisi olacağız" diyerek iddalı konuştu.




İspanya takımı 2008 Avrupa Şampiyonasındaki performansından uzak olsada Dünya'nın en iyi orta sahasına sahip.Hollanda'nın efsane futbolcusu Cruyff'unda dediği gibi İspanya adeta  Barcelona'nın bir kopyası . Oyun sistemi pas trafiği birbirine çok yakın. Özellikle Xavi & İniesta ikilisi uzun yıllardır Barcelona'da oynadığı için çok iyi anlaşıyorlar. İlerde Torres şuana kadar etkisiz olsada ne kadar kaliteli bir isim olduğunu biliyoruz ve her an gole yakın bir isim. Zaten şuana dek Villa onun yokluğunu hissettirmedi. Savunma olarak topu dan dun vurmayan, kontrolü iyi, fizik açıdan kuvvetli stoperlere sahip olan İspanya'nın birde Capdevilla ve Sergio Ramos'la atağa yönelik olan bekleride var. Hollanda'nında İspanya kadar başarılı olmasada iyi bir pas trafiği var. Orta alanda Robben - Sneijder - Kuyt üçlüsü takımı yönlendiren isimler. Hücumda van Persie şuana kadar etkili olamadı. Savunmaları geçen yıllara göre daha başarılı. Ancak kaleci Stekelenburg yukarıda da belirttiğim gibi van der Saar'ın yerini doldurabilecek kapasitede değil ve her an hata yapma riski olan bir kaleci.Genel olarak toparlasak bu tip maçlarda genelde orta alanda üstünlüğü elinde bulunduran, topu daha çok ayağında tutan taraf daha başarılı oluyor. Hollanda'nın orta sahası ne kadar iyi olsada İspanya karşısında güçsüz. Geride kalan maçlarda iki takımında genelde oyuna kontrollü başladığını ve daha çok ikinci yarıda açıldıklarını gördük. Bu maçtada ilk yarı temkinli, kontrollü geçecektir.Bu nedenle ilk yarı beraberlik bahisi denenebilir.Taraf olarak ise orta alanda üstünlüğü eline almasını beklediğim İspanya'nın kupaya uzanmasını bekliyorum.

=> İspanya Kazanır
=> İlk Yarı Berabere Biter
=> İlk Yarı Berabere / Maç Sonu İspanya

0 yorum:

Yorum Gönder